İçindekiler dizini

Etkili İletişim ve İnsan İlişkileri: Psikolojik, Sosyokültürel ve Teknolojik Boyutlarıyla Kapsamlı Bir İnceleme adlı bu çalışma, etkili ve iletişimin temel prensiplerini, psikolojik boyutlarını ve sosyokültürel etkilerini geniş bir perspektiften ele almaktadır. Çalışma, , anlam aktarımı, ilişkinin doğası, çekicilik, etki, temel ihtiyaçlar, istekleri ifade etme, teknolojilerinin etkisi, , , kültürün rolü, , engelleri ve mesajlaşma gibi birçok kritik konuyu detaylandırmaktadır.

Bu makaleyi Spotify’da sesli olarak dinlemek için podcast’ine bu linkten ulaşabilirsiniz.

 

İlişkilerin Temel Boyutları ve Doğası

İletişim, duygu, , ve tutumların semboller aracılığıyla aktarılmasıdır. Etkili , kişileri ulaşmak istedikleri amaca ulaştıran bir süreçtir. Bu süreçte tarafların birbirini tanıması, yapısına uygun mesajları paylaşması ve amaç birliği sağlaması önemlidir. Aynı zamanda önyargıların en aza indirildiği bir , etkin olarak kabul edilir. Etkin bir için dinleme, , anlatma, soru sorma, geri bildirimde bulunma, vücut dilini kullanma ve okuma becerilerinin iyi düzeyde kullanılması gereklidir.

İlişkilerin doğasında ve farklılıkları kabul etme önemli bir yer tutar. Kültürün, ilişki biçimini belirleyici bir etkisi vardır. İlişkilerde , fayda ve bağımlılığa yol açabilirken, etkileşimler benzerlik ve farklılıklara göre şekillenir. Kişilerin birbirlerinin duygu ve düşüncelerini dışlaması, küçümsemesi, suçlaması veya yargılaması, birbirlerini kabullenmedikleri anlamına . Benzerliklerin etkisi, ortak noktalar bularak insanları birbirine yaklaştırır. Saygı, dinleme, açıklık, tevazu, , , affedicilik ve özveri, ilişkileri kuvvetlendiren temel değer ve davranışlardır.

İlişkilerin sürdürülebilirliği, ilişkinin besleyiciliğine bağlıdır. İnsan ilişkilerinde çekicilik faktörü de önemlidir; fiziksel güzellik bir ilişkiyi başlatabilirken, ilişkinin sürekliliğini karakter güzelliği sağlar. Benzerlikler insanları birbirine çeker çünkü belirsizlikten kurtarır ve bilinen verir. İyilik, insanlar arasında çekim oluşturur ve da insanları birbirine yaklaştırır. Ancak ilişkileri bir kazanım olarak görmek, kişiyi gerçekçi değerlendirmeden uzaklaştırarak yalancı bir çekim alanına sürükleyebilir. Yaşanan ortak acı ve sorunlar da insanları birbirine yakınlaştıran önemli faktörlerdendir.

Etki, Uyma ve İtaat

etki, ilişkilerde çoğunluğa uyma ve itaati kapsar. Toplumu ve grubu merkeze alan toplulukçu kültürlerde itaat ve uyma davranışı daha yüksektir. Bu tür kültürlerde, mensup olunan siyasi parti, şirket, okul, aşiret, cemaat ve ailenin öne çıkmasıyla birlikte otoriteyi temsil eden kişilere itaat etmek kültürün temel özelliklerindendir. “Kabullenilme ihtiyacı” ve “dışlanma korkusu”, birçok kişinin ilişki ve davranışlarına yön verir. Ancak özgüveni yüksek ve ahlaki değerlere bağlı kişiler daha az uyma davranışı gösterirler. Bilinmeyen konularda kişilerin yönlendirilmesi daha kolaydır. Kişiler belirli bir konuda kendilerinden emin değillerse, diğer kişilerin görüş ve davranışlarından, özellikle de çoğunluğun ortak kararlarından etkilenirler.

İlişkilerin Amacı: İnsanın Temel İhtiyaçları

İlişkilerin temel amacı, insanın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaktır. İhtiyaç herkes için bir zorunlulukken, tercih kişiye özel bir seçimdir. Kendine saygısı düşük kişiler, diğerlerinin onayına bağımlı olduklarından, ve isteklerini ifade etmekte zorlanırlar. İnsan ilişkilerinde ruhu besleyen temel arasında saygı, sevgi, bir varlığa aidiyet, arkadaşlık, insani katkıların fark edilmesi, başarı karşısında edilme, farklılıklar karşısında hoşgörü görme ve gösterme, anlamak ve anlaşılmak, affetmek ve affedilmek yer alır.

Diğer insanlarla ilişki kurma, kendini ifade etme, gereksinimleri karşılama, bir grup veya yapı tarafından kabul edilme, kimliğini belirli yapılara olan bağlılıkla tanımlama, kendi seçim ve kararlarını verebilme ve bazen yalnız kalıp kendine odaklanma, ilişkilerde ortaya çıkan sosyo-psikolojik ihtiyaçlardır. Ayrıca, hayatın anlamını arama, kendi hayatını anlamlı ve değerli kılma, hayatını belirli değer ve ilkelere göre yaşama ve yüksek bir değere inanma (Yaratıcı ve inanç sistemi) gibi ruhsal ve ahlaki ihtiyaçlar da varlığımızı dengeli ve huzurlu sürdürmek için elzemdir.

İstekleri İfade Etme ve İletişim Teknolojileri

İlişkilerde istekleri doğru bir şekilde ifade etmek önemlidir. Kişisel isteklerin gibi algılanması, isteği elde etmek için yoğun bir baskı hissine yol açabilir. İstekleri önceliklendirmek, karşımızdaki insanın özgünlüğünü yok saymaktır. İnsanlar yorgun ve stresliyken daha çok kendilerine dönük ve paylaşıma kapalı olurlar. Bir ilişkide karşıdaki kişiden bir şey istenirken, tam olarak ne istendiğinin (, iş, yardım), nerede ve ne istendiğinin ve isteğin neden önemli olduğunun açıkça ifade edilmesi gerekmektedir. Karşımızdaki kişiye isteği karşılama konusunda baskı yapmak, isteğe duyarlılığı sevginin derinliğiyle ilişkilendirmek veya istek karşılanmadığında kişiyi mahrum etmeye çalışmak, karşıdakinin özgürlük ve iradesini yok saymaktır.

İletişim teknolojileri, , ve ilişkiler üzerinde büyük dönüşümler yaratmıştır. Televizyon, ve görselliği öne çıkararak insanlara sözlü kanıtlardan çok mesaja inanmaları gerektiğini öğretir. Bu teknolojilerin yaygınlaşmasıyla insanlar birbirlerinden daha az öğrenir hale gelmiştir. Sanal dünyadaki hız, , kazanmanın ve kontrolün yüceltilmesi ve yoğun şiddet, bu dünyadan beslenen gençleri, hak aramanın temel yönteminin şiddet olduğuna inandırabilir. Bu durum, sürekli heyecan peşinde koşan, kazanmayı yücelten, başkasının canını yaktığında kendini güçlü hisseden bir neslin oluşmasına neden olmaktadır.

ve

Özüne , kişinin kendine duyduğu oranında çevresindeki olumsuzlukları kontrol edebileceğine inanmasıdır. Özüne güvenin özü, insanın “kendi değerini” bilmesidir; bu, kişinin yaptıklarına göre kendine değer biçmesi değil, kendi eşsizliğini fark etmesidir. Özüne , kişinin özüne saygı duymasıyla mümkündür. Özsaygı, insanın kendi varlığını olduğu gibi, güçlü ve zayıf yanlarıyla birlikte kabullenmesidir. Kişi kendi varlığını kabullendiği anda içsel çatışmalardan kurtulup kendisiyle barışık, uyumlu bir konuma . duygusuna sahip olan kişiler, diğer insanların öneri ve görüşlerini, onların etkisi altında kalmadan dinleyerek çözümlerler.

eksikliği farklı şekillerde kendini gösterebilir. Durumsal eksikliği, yabancı ortamlar, veya düşük yetenek gibi durumlarda yalnızca belirli alanlarda kişilerin kendilerini zayıf ve güçsüz hissetmesidir. Bu durum, öğrenme ve cesaret ile kısa sürede çözümlenebilir. Ancak karakter olarak düşük eksikliği, kişinin kendisini eksik ve değersiz görmesinden, kendini sevmemesinden veya kendisinin yetersiz ve kötü bir olduğuna inanmasından kaynaklanır. Bazı insanlar bu eksikliğini diğer insanların ilgisi ve sevgisiyle kapatmaya çalışırken, aşırı güç arayışı tatminsizlik ve yetersizlik algısının bir sonucudur. Kendini değersiz gören kişi, insanların saygınlığını kazanmak için tüm enerjisini güçlü olmaya harcar. karşısında bazı insanlar daha fazla nesneye sahip olarak kendi değerini yüceltmeye çalışır, bazıları ise insanlar arasında dikkat çekmemeye ve kendilerini gizlemeye çalışır. Bazıları başarılı oldukları sürece değerli olduklarına inanırken, bazıları eksikliklerini çevrelerindeki insanları söz ve davranışlarla korkutup onları kendi kontrollerine alarak gösterirler. Düşük aynı zamanda kişinin kendisinin kötü olduğu inancına da yol açabilir. Kişi yanlış anlaşılmaktan korktuğunda, kendi düşüncelerini ifade etmekten kaçınır.

, insanın kendine ilişkin zihninde oluşturduğu görüntüdür. gelişimi sürecinde eleştirici, suçlayıcı, kuralcı, denetleyici ve gibi tipleri ortaya çıkabilir. Yardımseverlik ve fedakârlık, insanlara çekici görünme, haset ve kıskançlık, mükemmeliyetçi ve öfke de benlik algısıyla ilişkili özelliklerdir.

ve Algılama

, iletişimi kuşatan toplumsal anlayıştır. Öğrenme kültüre göre farklılık gösterir. Toplumun yapısı, bireye ve iletişimine yansır; bu yapı kurallara dayalı, adama göre muamele yapılan, devlet/ ve grubun öncelikli olduğu, bireyci, rasyonel veya olabilir.

Algılama, gerçekliğin zihinde inşası sürecidir. Algılama, bir seçme ve süreci olduğu için kişiye özeldir. Herkesin öğrenme süreçleri içerisinde kendi algı şemalarını oluşturması önemlidir. Geçmiş deneyimler, alışkanlıklar, önyargılar ve ihtiyaçlar gerçekliği yeniden yapılandırır. İnsan zihninin kolay ve kısa olanı tercih etme eğilimi yüksektir. İnsanlar bir konuyu değerlendirirken, beklentileriyle önceki deneyimlerine uygun ve verilere daha fazla dikkat ederler. İletişimde olunan insanlar ne kadar iyi tanınır, hoşlandıkları konu ve alanlarından bahsedilirse, yakınlaşma ve o oranda artar. Olumlu duygu durumunda olunduğunda çevre olumlu algılanırken, olumsuz duygu durumunda olumlu kişi ve olaylar bile olumsuz algılanabilir. İnsanlarla iletişimde, aktarılacakların konuya uygun ve onların bildiği kavramlarla açıklanması anlamayı kolaylaştırır. Bir uyarıcıyla sürekli karşılaşmak, o uyarıcıda bir değişiklik olmadığı takdirde ilgiyi azaltır. Hareketli uyarıcılara yüksek olur. Kendi ve söyleyeceklere odaklanmak, muhatabın aktarmak istediği duyguları fark etmeyi engeller. İnsanlar genellikle kolay ve hızlı vermek için, diğerlerini öğrendikleri grupsal özelliklere göre değerlendirirler. Hale etkisi de algılamayı etkileyen bir faktördür. İnsanların bir kısmı kendi başarısızlıklarını dış koşullara bağlarken, diğer insanların başarısızlıklarını kişilikleriyle ilişkilendirir. İnsan ilişkilerinde yapılan bir diğer algı hatası, bir olay karşısında diğer insanların da kendimiz gibi tepki vereceğini zannetmektir. Bir kişinin olumsuz , kanaat oluşmasında olumlu özelliklerinden daha etkilidir.

Engelleri

Anlamayı engelleyen temel faktörler şunlardır:

  1. Önyargılar: İnsanın hemen verip rahatlama isteği, belirsizliği anlamlandırma ihtiyacı ve karmaşıklığı basitleştirme eğilimi, insanların özgünlüğünü düşünmeden onları kategorilerle değerlendirmesine yol açar. Önyargının temel nedeni, insanın düşünme, öğrenme ve gerçekler karşısında kendini yenileme özelliğinin zayıflığıdır.
  2. Hatalı Algı Şemaları:
    • hatası: Değerlendirmelerin zanlara değil, somut delillere dayandırılması gerekir.
    • Kutuplaşmış : Kişinin kendisini, olayları, fikirleri ve kişileri iyi-kötü, harika-berbat gibi uç durumlarda değerlendirmesidir.
    • Zihin okuma: Başkalarının söz ve davranışlarına bakarak, nedenleri anlamadan, sadece şekle bakarak acele hüküm verme sürecidir.
    • Abartma: Yaşanılan bir olayı gerçek sınırlarının üstüne çıkararak felaketleştirmektir.
    • Kontrol yanılgısı: İnsanın, başkalarının kendi hayatını kontrol ettiğine inanmasıdır.
    • Değiştirme yanılgısı: Kişinin mutluluğunun aile, eş, dost, gibi başkalarının kendisine nasıl davrandıklarına bağlı olduğu yanlış inancından kaynaklanır.
    • Olumsuz ifadeler: Kişi ve olayları değerlendirirken kullanılan olumsuz ifadeler algılamayı olumsuz etkiler.
    • İrrasyonel inançlar: Örneğin, “Önem verdiğim herkes tarafından sevilmeli ve beğenilmeliyim,” “Başkalarının beni değerli görmesi için her bakımdan yetkin ve yeterli olmalıyım,” “İnsanlar adil ve ilişkilerinde başkalarının haklarını hesaba katarak davranmalıdırlar,” “Duygu ve davranışlarımın nedeni geçmişimde yaşadığım olumsuzluklardır. Geçmişte yaşadığım olumsuz olaylar beni etkilemeye devam edecektir,” “Başka birini önemsiyorsam onun sorunları için de üzülmeliyim” gibi beklentiler engelleri yaratır.
  3. Öğrenmeye Direnç: Psikolojik Yöntemleri: Mantıklaştırma (kılıf uydurma), karşıt tepki geliştirme, meşgale çıkarma, dikkat çekmeye çalışma, yer değiştirme, inkâr etme, bastırma, yansıtma, özdeşleşme, yüceltme, telafi, hayallere sığınma, idealleştirme ve gerileme gibi mekanizmaları öğrenmeye direnç oluşturabilir.

Hatalardan Öğrenme ve Olumlu

Hatalar olduğunda kendini ve diğer insanları suçlamak yerine “Bir daha olmaması için ne yapmalıyız?” sorusuyla hareket ve çözüme yönelmek, doğabilecek ciddi zarar ve krizleri önleyen en etkin davranıştır. İnsan beyni, kendisine ne yüklenir ve ne telkin edilirse insana onu yaşatır; bu da olumlu düşüncenin önemini vurgular.

Mesajın Boyutları ve Önemi

İletişimde mesaj, aktarılmak istenen içeriğin temelidir. Bir konuya ilişkin içeriğin aktarımında sözlü mesajlar, ilişkiyle ilgili tutum ve tercihlerin anlatımında ise daha etkilidir. İletişimin üç temel boyutu vardır:

  1. İçerik: Aktarılmak istenen mesajın ilgili olduğu konudur; bir olay, duygu, veya açıklama olabilir.
  2. Duygu: Mesajı ifade eden kişinin aktardığı konuya ilişkin hisleridir; konuya ilişkin olumlu veya olumsuz yaklaşımı gösterir.
  3. İlişki: Mesajı aktaranla alan arasındaki bağın niteliğidir. Kişiler mesajlarını hazırlarken muhataplarının ilişki düzeyini dikkate alırlar.

Mesajın tam olarak ifade edilmesi, bir olay veya konuya ilişkin gözlem, , duygu, varsa istek ve ihtiyaçların birlikte ifade edilmesidir. Eksik mesajlar, mesajı alan kişilerin anlamadıkları boşlukları zihinlerinde geçmiş deneyimlerine göre tamamlayarak yanlış bir karara varmalarına neden olabilir. Söylenecek şeyler önemliyse sessiz mekânlar tercih edilmelidir. Etkili bir mesajın özellikleri şunlardır: mesajı alanın dikkatini çekmeli, duygularını harekete geçirmeli, belirgin olmalı, noktasında bir yarar sunmalı, belirgin bir hareketi veya eylemi sunmalı ve aktarımında oluşturmalıdır. Mesajın belirli bir yoğunlukta sunulması çabuk hatırlanmasını sağlar.

ve Sözsüz İletişim

, göz, baş ve yüz, kol ve bacak hareketleriyle bedenin duruşu ve oturuş düzeni olmak üzere beş temel grubunun toplamından meydana . Aynı hareketi, yapıldığı durum ve kültüre göre farklı anlamlara gelebilir. Bireysel haz, başarı ve bağımsızlığın öne çıktığı “Bireyci Kültürlerde”, ilişkilerinde sözlü ve fazla, ( kullanımı) daha azdır. Grup ilişkilerinin, grup ve lidere sadakatin, grup dayanışmasının öne çıktığı toplulukçu kültürlerde ise kullanımı ve , sözlü ve yazılı iletişimden daha fazladır. Büyüklere saygı ve otoritenin öne geçtiği kültürlerde, kişiler büyüklerinin ve sahiplerinin yanında daha az iletişime girerler ve beden dillerini daha az kullanırlar. İnsanlar, içinde bulundukları mekânı tarzlarıyla, kendi kişilikleri ve görüşlerine ilişkin verirler. İletişim esnasında iki arasındaki mesafe, ilişkinin düzeyini belirleyen önemli bir ifade aracıdır. Mesafe türleri şunlardır:

  • Özel mesafe: İnsanların ancak çok yakın insanların girmesine izin verdiği, kişinin bedeninden kırk beş santim uzaklığa kadar olan mesafedir.
  • Kişisel mesafe: Birbirlerini tanıyan iki insanın kendilerini rahat hissederek iletişimi gerçekleştirdiği, genel olarak kırk beş santimden yüz yirmi santime kadar olan mesafedir.
  • Genel/Açık mesafe: İki metreden başlayarak uzayan, toplumsal ilişkilerin yürütüldüğü ve daha çok tanınmayan insanlarla kurulan ilişkiler için kullanılan mesafedir.

Diğer Önemli İletişim Konuları

Çalışma, ayrıca (aktaranın, mesajın ve dinleyenin niteliği), dinleme (insanı okumak), (gam yükünü paylaşmak), duyguları ifade etme, (insana ayna olmak), “Hayır” diyebilme (iletişimde sınırları çizmek), sesimizin ifade gücü, iletişimde açıklık, dinleme ve soru sorma adabı, etkin ifade, güvenli ve onurlu , eleştiri edebiyatı, topluluk önünde konuşma ve sunum ile telefonda gibi konulara da değinmektedir. Bu başlıklar, başarılı ve sağlıklı kurmada ve sürdürmede kritik rol oynayan çeşitli beceri ve prensiplerini içermektedir.